Dolar
32.51
Euro
35.17
Altın
2,233.04
ETH/USDT
3,554.30
BTC/USDT
70,754.00
BIST 100
9,079.97
Dünya

Ermeni lobilerinin geçim kaynağı 'soykırım endüstrisi'

SAÜ Türk Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Selvi, "Sayıları 300'ü bulan Ermeni lobileri ve çalışanları geçimlerini 'soykırım endüstrisi'nden sağlıyor, yardım topluyor, siyasi nüfuz kazanıyor ve kimliklerini sürdürüyor." dedi.

24.04.2018 - Güncelleme : 24.04.2018
Ermeni lobilerinin geçim kaynağı 'soykırım endüstrisi'

İSTANBUL - Gülsüm İncekaya

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Türk Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Haluk Selvi, sayıları 300'ü bulan Ermeni lobileri ve çalışanlarının geçimlerini "soykırım endüstrisi"nden sağladığını savunarak, "Bu yüzden Ermenilerin soykırım iddialarından vazgeçmeleri beklenemez." dedi.

Selvi, 1915'te yaşanan Ermeni olaylarının 103. yılında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Prof. Dr. Haluk Selvi'ye yöneltilen sorular ve cevapları şöyle:

Soru: Ermeni sorunu nedir, biz bu sorunla geçen yüzyıldan bu yana neden uğraşıyoruz?

Selvi: Günümüzde Avrupa ve Amerika'daki üniversitelerde Ermeni araştırmacılar, kesin olarak kabul ettikleri sözde Ermeni soykırımını dünya kamuoyuna da kabul ettirmeye gayret etmektedirler. Tarihi gerçekler ve belgeler göz ardı edilerek yapılan bu siyasi propaganda faaliyetleri yeni başlamış değil. Bu yaklaşımı, geçen yüzyılın devam eden olayları içerisinde uzun bir süreç doğurmuştur. İşin ilginç tarafı, Avrupa ve Amerika kamuoyu da bu yönlendirmelerle ve siyasi gerekçelerle Ermeni iddialarını bugün kabul eder duruma gelmiştir.

Öte taraftan soykırım yalanının yürütücüsü konumundaki Ermeni diasporası ve Ermenistan, Türkiye karşıtı güçlerle iş birliği içerisinde, Türklerin soykırım suçlusu olduklarına kesin bir inançla propaganda yapmaya devam etmektedir. Ermeniler, Türkiye'nin soykırım yalanıyla mahkum edilmesi ile yetinmiyor, aynı zamanda soykırıma inanmayanların yargılanması yolunu da birçok ülkede açmış bulunuyor. Diaspora Ermenileri, Ermeni soykırımı inancını inkar etmenin bir insanlık suçu olduğunu, birçok ülkenin mevzuatında yasal bir düzenleme haline getirmeyi başarmış, ancak bu büyük hata uluslararası mahkemeler tarafından önlenmiştir.

Soru: Batılı ülkelerde sözde soykırımı kabul etmeleri için propaganda yapan Ermeni diasporasının asıl amacı nedir?

Selvi: ASALA liderlerinden Avedikyan, "Soykırım demezsem aynada yüzümü göremem." demektedir. Bu anlayış, ölümleri propaganda malzemesi olarak kullanmanın ve bir nefreti tarihi hayallerle temellendirmenin en çarpıcı örneklerinden birisidir. Ortada hayali toplu soykırımın sabitleşmesi olarak tanımlayabileceğimiz bir süreç var. Türkiye bugün, öldürülme, cinayet, zulüm ve işkence görmüşlük üstüne kurulu bir propagandanın, varoluş biçimi olarak algılanması ve kabul edilmesi gibi bir sorunla karşı karşıyadır. Bu ifadeler, cinayet mağduriyeti ve soykırım miti üstüne kurulmuş bir propagandanın diaspora için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Dünyanın dört bir yanına dağılmış olan Ermeniler için "soykırım ruhu" onları bir arada tutan ve milli kimliklerini hatırlatan, yaşatan bir unsurdur. Ayrıca sayıları 300'ü bulan Ermeni lobileri ve çalışanları geçimlerini "soykırım endüstrisi"nden sağlıyor, yardım topluyor, siyasi nüfuz kazanıyor ve kimliklerini sürdürüyor. Bu yüzden Ermenilerin soykırım iddialarından vazgeçmeleri beklenemez.

Soru: Ermeni soykırım iddialarının temeli hangi olaylara dayanıyor?

Selvi: Ermeni soykırımına ait iddiaların temeli, Sultan 2. Abdülhamit döneminde, 1894-1896 yılları arasında Osmanlı Devleti'nin çeşitli vilayetlerinde meydana gelen olaylar, 1909 Adana olayları ve 1915 tehcirine dayanır. 1894 yılından bu yana Ermeni tarihçileri ve destekçileri hep aynı metodu izleyerek Osmanlı Devleti'nin kendileri hakkında katliam politikasını izlediğini ve 1915 sevkiyle bunun soykırım niteliğini aldığını iddia ederler. Bu tarihçiler ya olayların geçtiği tarihlerde bu bölgede bulunan Hristiyan görevlilerinin yazdıklarını ya da sözde bu katliamlardan kurtulanların anlattıklarını kendilerine kaynak olarak seçerler. Bu yazarlar bunların dışında resmi bir kaynağı, belgeleri, yazışmaları, raporları kabul etmezler.

"Ermeni sorununu çözümsüz hale getiren Batı'dır"

Soru: Ermeni ayaklanmasında Batılı devletlerin teşvikleri ne derece etkili oldu?

Selvi: 19. yüzyıl, Osmanlı Devleti için yıkılma dönemidir. Bu yüzyılın sonundan itibaren devletten koparak bağımsız olmak isteyen farklı unsurlar, Avrupa ve Rusya'nın desteği ile terörü kendilerine bir yöntem olarak seçmişlerdir. Anadolu'da ve başkent İstanbul'da meydana gelen olaylar Avrupa basınına "hakkın gasbı" ve "baskı" olarak yansıtılmış, Avrupa ve Amerika'nın farklı şehirlerine yerleşen Ermeni komitelerinin desteğini alan gazeteler bunu propaganda yöntemi olarak benimsemişlerdir.

Ermeni komiteleri, Osmanlı Devleti içerisindeki terör eylemleri için Yunan, Sırp ve Bulgar ihtilal komitelerinin yöntemlerini izlemişler, onların silahlanma faaliyetlerini örnek alarak Rusya'dan, Avrupa'dan ve Amerika'dan yurt içine silah ve patlayıcı maddeler taşımayı başarmışlardır.

Bütün terör gruplarının çalışmalarında olduğu gibi Osmanlı Devleti'nde 19. yüzyılda başlayıp devletin yıkılış sürecine kadar devam eden Ermeni terör eylemlerinde de yurt dışı bağlantıları ve teşvikler, yönlendirici ve şekil verici olmuştur. Bu yönlendirmede Orta Doğu ve Kafkasya'da oluşacak yeni durumda etkin olmak isteyen büyük devletler, Ermeni örgütlerini silah, finans ve propaganda açısından desteklemişlerdir. İngiltere, Rusya ve ABD'deki farklı grupların teşvik ve yönlendirmeleri olmasaydı Ermeni sorunu bugünkü gibi içinden çıkılmaz hale gelmezdi.

Soru: Bu durumda iddialar bilimsel temellere ne kadar oturuyor?

Selvi: Bütün faaliyetler sonunda Türklerden istenen, onlara göre yapılan ve kesin delillerle ispatlanan soykırımın bir an önce kabul edilmesidir. Tarihi inşa için kullanılan malzemeler çok sağlam olmamasına rağmen insanları aldatmaya yönelik bu yaklaşımların bilimsellik ve tarafsızlıkla hiçbir ilgisi yoktur. Dolayısıyla Türkler hiç yapmadıkları bir şeyle suçlanmakta ve yapmadıkları bir şeyi kabule zorlanmaktadırlar. Türkler, tarafsız ve özgür kamuoyu ve bilimsel anlayışa sahip olduklarını her defasında ifade eden Avrupa ve ABD kamuoyundan, bahsedilen vasıfların gerçekleştirilmesini ve tarihin bir bilim olarak yeniden ele alınmasını istemektedirler.

"Özür dilemek, Türk tarihini inkar etmek olur"

Soru: 1915 olaylarına ilişkin Türkiye'den özür ve tanıma talepleri konusunda ne düşünüyorsunuz?

Selvi: Resmi rakamlar, Anadolu'da 1915 yılında yaşayan Ermenilerin sayısının en fazla 1 milyon 100 bin civarında olduğunu göstermektedir. Bugün Ermeniler tarafından kesinmiş gibi gösterilen 1 milyon 500 bin Ermeni'nin katledildiği fikri de bu verilerle çürütülmüş olmaktadır. Aksine Anadolu ve Kafkasya'da Ermeniler aynı miktardaki Türkleri imha etmişlerdir.

1915 yılında Osmanlı Devleti'nde meydana gelen bir dizi olay kapsamında, Türkiye'ye yöneltilen sözde Ermeni soykırımı iddiaları ve Türkiye'nin bunu tanıması ve özür dilemesi talepleri, Türkiye'ye yönelik baskı ve sindirme siyasetinin sürdürülmesi çabalarından başka bir anlama gelmemektedir. Bu olaylardan dolayı özür dilemek demek, bütün Türk tarihini yok saymak, inkar etmek demektir.

"Türkiye ile Ermenistan arasında üç önemli sorun var"

Soru: Batılı ülkelerin Ermenistan'ı destekleyen politikalarının asıl amacı nedir?

Selvi: Bugün Türkiye ile Ermenistan arasında üç önemli problem bulunmaktadır; soykırım iddiaları, Karabağ sorunu, Türkiye'nin toprak bütünlüğünün tanınması ve sınırların dokunulmazlığı. Bu problemler çözülmedikçe Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin düzelmesi mümkün değildir. Avrupalı devletler özellikle Fransa ve ABD, Kafkasya'da daha etkin hale gelebilmek için Ermenistan'ın bölgede takip ettiği politikaları kullanmakta, Ermenilere yakın görünerek onların Türkiye hakkındaki isteklerini kabul etmektedirler.

Türkiye'nin Ermenistan hakkında uygulayacağı en iyi politika, Ermenistan halkını diasporanın etkisinden kurtarmak, onlara yaklaşmak olacaktır. Bunlar gerçekleşmediği takdirde Türkiye-Ermenistan ilişkileri 30 yıldır olduğu gibi devam edecektir.

Soru: Ermeni lobilerinin, Türkiye-Ermenistan ilişkilerini olduğu kadar Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini de sabote ettiğini söyleyebilir miyiz?

Selvi: Türkiye, Avrupa Birliği'ne girmek istedikçe buna karşı olanlar engeller çıkardı. Bu engellerin başında, Ermeni sorunu geliyordu. Türklerin sözde Ermeni soykırımını kabul etmeyecekleri açıkça görülüyordu. Sözde Ermeni sorunu bu yüzden iyi bir engel olabilirdi. Öyle de oldu. ABD, Türkiye'nin bu sorunu aşıp Avrupa ile bütünleşmesini ve aynı zamanda kendi içerisindeki Ermeni lobilerinin baskısından kurtulmayı amaçlayarak, her iki ülkeyi bir araya getirmek, en azından aşırı düşmanlıkları ortadan kaldırmak istedi. 10 Ekim 2009'da imzalanan protokoller, bu politikanın bir göstergesi oldu. Türkiye Cumhuriyeti de Ermenistan ile sorunu karşılıklı çözüp bu baskılardan kurtulmak istiyordu. Ancak bu iyimser yaklaşımlar, 2 milyon 500 bin nüfuslu, zayıf Ermenistan'ın karşısına 3 milyon 500 bin nüfuslu güçlü Ermeni diasporasını ve lobilerini çıkardı, protokoller yürürlükten kaldırıldı.

"Ermenilerin mutlu geleceği Türklerle dostça geçinmektedir"

Soru: Her yıl 24 Nisan haftası yürütülen sözde soykırım propagandası faaliyetlerinin Türk dış politikasına doğrudan bir etkisi var mıdır?

Selvi: Ermenistan, Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün iyi niyet gösterilerine rağmen uluslararası alanda Türkiye ve Türkler aleyhine her oluşumda yer alarak dünya ülkeleri parlamentoları ve kamuoylarında soykırım bahanesiyle kampanyalar yürüttü ve yürütmektedir. Ayrıca Türkiye'nin kendisine karşı uyguladığı yaptırımları da kaldırmasını talep etmektedir ve bu konuda ABD ve AB'yi Türkiye üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanmaktadır.

Bugün Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerde bir yumuşama sürecine girilmesi ve iyi komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesi isteniyorsa, bunun yolunun tek taraflı özür dilenmesi gibi tavizlerden değil, öncelikle taraflar arasındaki sınırların ve toprak bütünlüklerinin tanınmasından geçtiğinin göz önünde tutulmasında yarar görüyoruz. Aksi takdirde, "özür dilenmesi" gibi tek yönlü bir davranış yersiz ve yanlış olacak, tarihi gerçeklere aykırı düşecektir. Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türklerin Ermenilerden özür dilemesini gerektirecek ne hukuki ne de tarihi gerekçe vardır.

Ermeniler, büyük devletlerin aracı olarak geçmişte acılar çekmişlerdir. Bugün tarihten ibret almamış görünüyorlar ve bu devletlerin bir aracı olarak Türkiye'ye karşı faaliyetlerini sürdürüyorlar. Bu hareket tarzı Ermenilere geçmişte bir şey kazandırmadığı gibi bugün ve gelecekte de bir şey kazandırmayacaktır. Onların mutlu geleceği, Türklerle dostça geçinmektedir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.