Dolar
32.60
Euro
34.82
Altın
2,380.92
ETH/USDT
3,089.10
BTC/USDT
64,492.00
BIST 100
9,463.39
Analiz

Küresel ticaret nereye gidiyor?

Ticaret savaşlarının çok kısa vadede görülmeye başlayan pek çok doğrudan ve dolaylı etkisi var. Bu etkiler gelecekte ortam yumuşasa ve tarifeler indirilse bile kendilerini muhakkak gösterecektir.

02.10.2018 - Güncelleme : 03.10.2018
Küresel ticaret nereye gidiyor?

İSTANBUL - Elif Nuroğlu

ABD Başkanı Donald Trump toplam değeri 200 milyar dolar olan Çin menşeli ürünlere 24 Eylül 2018 tarihinden itibaren geçerli olmak kaydıyla yüzde 10 gümrük vergisi getirdi. 24 Eylül'den 2018 yılı sonuna kadar yüzde 10 seviyesinde kalacak olan bu tarifeler 1 Ocak 2019'da yüzde 25'e yükseltilecek. Trump Çin’in misilleme yapmasını önlemek için de 267 milyar dolarlık üçüncü bir tarife paketinden bahsederek “aba altından sopasını gösterdi”. Çin ABD’nin üçüncü tarife paketi tehdidine aldırmadı; 24 Eylül tarifelerine aynı gün 60 milyar dolarlık bir misilleme yaptı. ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı 23 Mart 2018’de ABD’nin çelik ve alüminyum vergilerini yüzde 25 ve yüzde 10 oranında artırmasıyla başlamıştı.

Taraflar arasında bir anlaşma sağlanması şu an olası görünmüyor. Çünkü Çin ABD boğazına bıçak dayamışken herhangi bir görüşme yapmayı düşünmediğini açıkladı. Çinli liderler ABD’nin son iki yılda yaşadığı büyük değişimin Donald Trump’ın görevde bulunduğu süreyle sınırlı olabileceğini ve Trump başta olduğu sürece ABD ile yeni anlaşma arayışına girmeyeceklerini söylüyor. Fakat Avrupa ülkeleri Çin kadar sabırlı olacağa benzemiyor. AB ülkeleri Trump ile başlayan bu politikaların uzun vadede geçerli olma ihtimaline karşı, kendilerine yeni müttefikler bulma ve yeni ticari ve ekonomik ortaklıklar kurma peşindeler. Son zamanlarda Avrupa ülkelerinin Çin, Rusya ve Türkiye ile görüşme trafiğini hızlandırmaları da bunun bir işareti sayılabilir.

Avrupa ülkeleri, daha önce AB otomotiv sektörüyle çelik ve alüminyum sektörünü hedef alan ABD ithalat vergilerine karşı tepkilerini açıkça ortaya koyarak AB ile ABD’nin stratejik ortak olduğunu defaatle vurguladılar. AB ülkeleri İran’a karşı yaptırımlarda da ABD ile aynı safta yer almak istemediler. Almanya, Fransa, Çin, Birleşik Krallık ve Rusya, İran ile ticaretlerinde ABD ambargosunu saf dışı bırakacak bir ara formül bulmak için ABD’den bağımsız ödeme kanalları, Avrupa Para Fonu ve bağımsız bir “swift” sistemi kurma gayretindeler. AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Temsilcisi Federica Mogherini ABD haricindeki ekonomik aktörlerin İran ile yasal çerçevede ticaret yapabilme özgürlüğünü korumak konusunda kararlı olduklarını belirtiyor.

Ticaret savaşlarının doğrudan ve dolaylı etkileri

Ticaret savaşlarının çok kısa vadede görülmeye başlayan pek çok doğrudan ve dolaylı etkisi var. Bu etkiler gelecekte ortam yumuşasa ve tarifeler indirilse bile kendilerini muhakkak gösterecektir. Doğrudan etkiler ABD’ye ürün ihraç eden Çinli üreticilerin ABD pazarında rekabetinin zorlaşması, ABD pazarında fiyat artışı, tarifenin söz konusu olduğu sektörlerde ABD’li üretici kazanırken tüketicinin daha fazla ödemek zorunda kalması, bu ürünleri girdi olarak kullanan sektörlerin üretim maliyetinin artması şeklinde sıralanabilir. Diğer yandan, Çinli üreticinin pazar kaybı, alternatif pazarlara yönelememesi durumunda istihdam, üretim ve tüketimin azalması da Çin’de hissedilecek doğrudan etkilerdir. Ancak uzmanlar, ABD ekonomisinin Çin’e göre daha olumsuz etkileneceğini söylüyor. Avrupa Merkez Bankası tarafından yapılan bir simülasyon, ticaret savaşlarında kaybedenin ABD olacağını, Çin'in ise misillemeler sonrasında daha iyi duruma geleceğini öngörüyor. Bu simülasyon, ABD’nin tüm ithalatına yüzde 10 gümrük tarifesi uygulaması ve ticari partnerlerinin aynı oranda misilleme yapması senaryosuna göre yapılmış. Sonuç olarak ABD’nin net ihracatı, üretimi ve istihdamının azalacağı öngörülüyor.

Bu vergilere doğrudan muhatap olmayan üçüncü ülkeler de ticaret savaşlarından dolaylı olarak etkileneceklerdir. Dünyanın ticaret devleri arasında giderek şiddeti artan bir ticaret savaşı, küresel ticaret iklimini ve yatırım iştahını bozan bir etki yaratır. Örneğin Almanya’da 2018 yılı Eylül ayında, iş dünyası güven endeksinin düşme sebeplerinden biri olarak küresel ticaret savaşları zikredilmiştir. Her ne kadar bu savaşta bir taraf olmasa da, gelirini ihracattan kazanan bir ülke olarak Almanya’nın üreticileri, böyle bir savaştan olumsuz etkileneceklerini düşünüyorlar. Aynı şekilde Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in, AB’nin de bu ticaret savaşından etkileneceğini belirtmesi bunun bir göstergesi.

Küresel koşullardaki gerginlik ve geleceğe karşı güvensizlik ortamı, işletmelerin hem üretim ve istihdam hem de yatırım kararlarını askıya almasına sebep olarak, büyük resimde dünya üretimini ve ticaretini azaltıcı bir etki yapacak gibi görünüyor. Ekonomilerin çok hassas yapılar olduğunu düşünürsek, küresel ticaretteki havayı yumuşatmayan, aksine sertleştiren haberler, dünyanın neresinde olursa olsun üretici ve tüketiciyi mutsuz ediyor. 2008 finansal krizinin üzerinden geçen 10 yılda daha yeni toparlanmaya başlayan dünya ekonomileri, 2018 yılında kızışan ticaret savaşlarının etkisiyle tekrar daralma yaşayabilir.

Genelde her tür kriz ortamında ayakta durabilme yetisine sahip olan iş dünyasını en çok zora sokan durum belirsizliktir. Bu noktadan bakıldığında, “Önce Amerika” söylemiyle daha çok Çin’e ve onunla beraber ticari ilişkide bulunduğu diğer ülkelere karşı ABD’nin başlattığı ithalata ek vergi uygulamaları, 2018 yılı boyunca dünya çapındaki belirsizliği sürekli hale getirmiş ve kötümser havanın yayılmasına sebep olmuştur.

Ticaret savaşlarının bulaşıcı etkisi

İlerleyen günlerde ticaret savaşlarında uzlaşmazlıkların büyümesi ve buna bağlı olarak ekonomik aktörlerin risk almama eğiliminin artması neticesinde dünya ticareti, uluslararası firmalar, iş dünyası ve bunlara bağlı olarak dış politikada pek çok değişim gözlemleyebiliriz. ABD ile Çin, ABD ile Türkiye veya ABD ile AB arasındaki ticaret savaşları, sadece iki tarafı etkileyen savaşlar değildir; bu ticaret savaşlarının üçüncü ülkelere de bulaşıcı etkisi vardır ve bu etkiler birkaç ay gibi kısa sürede kendini göstermeye başlar. Örneğin Türkiye’de, yakın zamanda çelik ve alüminyum sektöründe ABD vergilerinden kaynaklanan fiyat artışları, sonuç olarak nihai ürünlerin fiyatını artırmakta ve yükselen enflasyonu daha da tetiklemekte. Türkiye’de yükselen fiyatlar ve azalan üretim, birinci derecede ticari ortağı olan AB ülkeleriyle yaptığı ticarete doğal olarak yansıyacaktır. AB ile ABD arasında doğrudan bir ticaret savaşı olmasa bile, ABD’nin Türkiye ihracatçısına karşı yükselttiği vergiler ve akabinde Türkiye’nin ABD mallarına karşı misilleme yapmasının Türkiye ekonomisine yönelik artan fiyatlar ve azalan alım gücü gibi olumsuz etkileri, Türkiye’nin AB ile var olan ihracat ve ithalatına yansıyacaktır. İşte bu nedenle, ticaret savaşları üçüncü ülkelere de kısa zamanda olumsuz bir şekilde yansır.

Küresel ticarette 2018 yılı başından beri yaşanan gelişmeleri izlerken, İngiliz politik iktisatçısı, “karşılaştırmalı üstünlükler” teorisiyle meşhur David Ricardo’dan bu yana “kazan-kazan” temeline oturtulmuş uluslararası ticaretin, korumacı önlemlerle “kaybet-kaybet” ilişkisine dönüşmesine şahit oluyoruz. Ticaretin serbestleştirildiği zamanlarda dünyadaki büyümenin hızlandığı bir vakıadır. Tersi durumda ise ticaret savaşından doğrudan veya dolaylı olarak etkilenen pek çok ülkenin büyümesinde yavaşlama kaçınılmaz olacak.

Bu ticaret savaşına dahil olsun veya olmasın pek çok ülke, ticaretini dolar üzerinden yaptığı için küresel çalkantılardan etkileniyor. Son zamanlarda yerel para cinsinden ticareti geliştirmek ve uluslararası ticaretteki dolar egemenliğini azaltmak için bazı çözüm önerileri hakkında konuşulmaya başlandı. Gelişmeler öyle gösteriyor ki İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD liderliğinde kurulan küresel sistem, bundan böyle ABD liderliğinde devam etmeyecek. Çünkü son bir yılda ABD’nin dost, düşman ayırt etmeden pek çok ülkeyle ticari ilişkilerini bozduğunu görüyoruz. Pek çok ülke bundan böyle çok-kutuplu bir dünya düzeni beklentisi içinde. Ticaret savaşları bir yandan tüm ülkeler için bir tehdit olarak görülürken, diğer yandan da yeni ticari anlaşmalar yapmak ve yeni stratejik ortaklıklar kurmak için bir fırsat olabilir.

[Türk-Alman Üniversitesi’nde İktisat Bölümü öğretim üyesi olan Doç. Dr. Elif Nuroğlu uluslararası iktisat, yerçekimi modeli, ampirik uluslararası ticaret, ekonometrik modellemeler, ampirik makroekonomi, yapay sinir ağları ve fuzzy yaklaşımlar alanlarında çalışmaktadır]

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.