Dolar
32.46
Euro
34.62
Altın
2,391.20
ETH/USDT
3,056.70
BTC/USDT
63,963.00
BIST 100
9,693.46
Analiz, Koronavirüs

Çin’in koronavirüs salgını ile imtihanı

Bir anda patlak veren virüs salgını Çin'i sistemik bir tecride tabi tutmuş görünüyor. Bir yandan virüs salgını ile mücadele eden Çin, diğer yandan salgının ortaya çıkardığı ekonomik, politik ve sosyolojik sorunlarla mücadele etmek zorunda.

Hüseyin Korkmaz  | 11.02.2020 - Güncelleme : 25.02.2020
Çin’in koronavirüs salgını ile imtihanı

İstanbul

Ticaret savaşları, Hong Kong’da uzun süredir yaşanan protestolar ve Tayvan seçimleri ile devam eden kritik süreç Çin’in küresel rekabette dönüşen rolüne önemli etkilerde bulunurken bir anda patlak veren virüs salgını Çin'i sistemik bir tecride tabi tutmuş görünüyor. Bir yandan virüs salgını ile cebelleşen Çin, diğer yandan salgının ortaya çıkardığı ekonomik, politik ve sosyolojik sorunlarla mücadele etmek zorunda.

Çin’de başlayan yeni tip koronavirüs salgını sebebiyle hayatını kaybedenlerin sayısı artarken alınan önlemlerden dolayı ülkede günlük hayat kilitlenmiş durumda. Ortaya çıkan krizin Çin’e yönelik etkileri hususunda tartışmalar sürüyor. “2019nCoV”, “yeni koronavirüsü” gibi isimlerle bahsedilen virüs, Çin Ulusal Sağlık Komisyonu tarafından geçici olarak “yeni koronavirüs zatürresi” olarak adlandırıldı.

Resmi rakamlara göre 40 binden fazla insanın enfekte olduğu ve binden fazla insanın hayatını kaybettiği virüs salgını yayılma belirtileri gösteriyor. Vakaların çoğunluğu Çin’de görülmekle beraber şu ana kadar 25 ülkede doğrulanmış vaka/vakalar mevcut. 

Hubei eyaletinde yer alan Wuhan şehrindeki “Huanan” isimli bir deniz ve et ürünleri pazarından kaynaklandığı düşünülen yeni virüsün, daha önceki yıllarda salgına neden olan SARS ve MERS gibi korona tipi virüs ailesine mensup olduğu belirtiliyor. SARS ve MERS’e göre daha hızlı yayılan mevcut koronavirüsün öldürücülüğü ise önceki virüs salgınlarına göre düşük. Uzmanlar söz konusu virüsün öldürücülük oranını yüzde 2.0 ile 3.1 arasında tahmin ediyorlar.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) salgının başlarında bir süre çekimser kalması ve ardından “küresel acil durum” ilan etmesi dikkatleri çekerken, Çin ise başta Hubei eyaleti olmak üzere çok sıkı önlemler uyguluyor. Özellikle Wuhan ve çevresindeki şehirler sıkı bir karantina altında. Bu söz konusu karantinaların da dereceleri var. En sıkı karantina, salgının merkezi olduğu düşünülen Wuhan şehrinde uygulanıyor.

Virüs salgını ile ilgili aşı üretme çalışmaları devam ediyor ancak ilk testlerin en erken iki ya da üç ay içinde yapılabileceği belirtiliyor. Çin salgın nedeniyle büyük bir seferberlik ilan ederken Wuhan şehrinde çok kısa süre içinde inşa ettiği Huoshenshan ve Leishenshan isimli hastaneler mobilizasyonun boyutlarını gösteriyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) ve tüm ülkelerin küresel salgınlara karşı topyekûn bir mücadeleye hazır olması, salgının merkezine bakılmaksızın gereken önlemleri alması ve bu tarz aciliyet gerektiren sağlık meselelerinin stratejik ve ideolojik kaygılardan ayrıştırılması önem arz ediyor. 

Çin, koronavirüs tecridi altında

Virüs salgını sonrasında özellikle ABD’nin büyük bir acele ile uyguladığı seyahat kısıtlamaları ve ABD devlet ricaline mensup kişilerin salgın ile ilgili kullandığı söylem, Çin tarafında büyük bir rahatsızlığı tetikledi. Yakın bir zamanda “ilk aşama anlaşma” ile geçici de olsa bir ateşkes imzalamış olan iki gücün virüs salgını nedeniyle ilişkilerinin yeniden bozulduğu görülüyor. ABD’de öğrenim gören binlerce Çinli öğrenci yeni yıl tatili için geldikleri ülkelerinde mahsur kalırken benzer bir durum Avustralya örneğinde de yaşanıyor.

Çin, seyahat kısıtlamalarını kendisine yönelik bir tecrit olarak algılıyor. ABD’yi panik ve korku meydana getirmekle itham eden Çin, zamanın “yaftalama değil dayanışma zamanı” olduğu hususunu da sık sık vurguluyor. Çin Dışişleri Bakanlığı “Makul karantina önlemlerini anlıyoruz. Seyahatlere gereksiz yere müdahale eden aşırı önlemlere karşıyız” açıklamasını yaparken, ABD’nin şimdiye kadar virüs salgını ile mücadele için Çin’e somut bir yardım sunmadığının altını çiziyor.

Çin Dışişleri tarafından ABD’nin personelini Wuhan’dan ilk çeken ülke olduğu özellikle vurgulanarak panik ve korku ortamı oluşturduğu dile getiriliyor.

Dünyanın fabrikası olarak nitelendirilen Çin’in işlemediği ve küresel tedarik zincirlerinin bozulduğu bir senaryo ekonomik açıdan bu derece iç içe geçmiş bir küresel dünyada öngörülemeyen sonuçlara yol açabilir.

Wuhan, Çin için herhangi bir şehir değil, ülkenin merkezinde yer almakla beraber endüstri ve ulaşım açısından da önemli bir kavşak noktası. Şu ana kadar 60'tan fazla ülke Çin’e seyahat kısıtlamaları getirirken, çok sayıda havayolu şirketi de uçuşlarını askıya almış durumda.

Adeta sistematik bir hale gelmiş olan izolasyon meselesi Çin tarafında derin bir hayal kırıklığı doğurmuş görünüyor. Ayrıca ırkçılık ve yabancı düşmanlığı tartışmalarını da yeniden alevlendirmiş durumda. Özellikle yeni virüsün “Çin virüsü” veya “Wuhan virüsü” şeklinde adlandırılması Çin cenahında tepkiye neden oluyor. Batı basınında çıkan “Asya’nın hasta adamı” şeklindeki yorumlar bu tepkiyi derinleştiriyor. Danimarka’da bir gazetenin Çin’in bayrağında bulunan beş yıldızı virüs benzeri figürlerle değiştirmesi büyük tepki toplarken Çin’in öfkesi giderek sertleşiyor.

Bununla beraber gerek ABD’de gerekse Avrupa’da benzeri yorumların çoğalması ve Çin’e yönelik kısıtlamaların artması dikkat çekiyor. Çin’in ABD Büyükelçisi Cui Tiankai’nin “Çin ve ABD ‘siyasi virüse’ karşı korunmalı” şeklindeki uyarısı da gerginliğin boyutunu göstermesi açısından önemli.

Salgının ekonomik, politik ve sosyolojik boyutları

Virüs salgınının ortaya çıkmasıyla beraber en çok merak edilen konuların başında Çin’in ekonomik büyümesi geliyor. Uzmanlar 2020 yılının ilk çeyreğinde Çin’in ekonomik büyümesinin yüzde 4,5 ila yüzde 5,5'te seyredeceği hususunda hemfikir. Eğer salgınla mücadelede toparlanma meydana gelirse ikinci ve üçüncü çeyrekte bir çıkış yakalanabilir mi, sorusunun cevabı ise henüz belirsiz.

Bu arada Çin, salgın nedeniyle ekonomide yavaşlama korkusu ortaya çıkan şirketlere bol likidite sağlamak ve borç verme oranlarını azaltmak için bir dizi önlem açıkladı ve piyasalara 1.2 trilyon yuan tutarında destek sağlayacağını duyurdu. Fakat tabiri caizse dünyanın fabrikası konumundaki Çin’de milyonlarca insanın karantina altında olması hem üretimde hem de tüketimde ciddi düşüşlere neden olacak gibi görünüyor.

Birçok küresel marka, şubelerinin bir kısmını ya da tamamını geçici olarak kapatmak zorunda kalırken Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerde bulunan dev şirketler parça sorunları nedeniyle üretime ara vermiş durumda. Bununla beraber Çin’in petrol talebinde yaşanan daralma petrol fiyatlarında bir düşüş eğilimini tetiklemiş görünüyor. Küresel tedarik zincirlerinin göreceği olası zararlar ve Çin’in dünya ekonomisine katkısı hesaba katıldığında önümüzdeki dönemde küresel ekonomi açısından resesyona dönüşebilecek bir süreç yaşanabilir.

Virüs salgını ile mücadele konusunda yaşanan yönetişim problemleri ve detaylı bir salgınla mücadele planının eksikliği, Çin kamuoyunda “online platformlar” üzerinden gelişen bir kamusal öfkeyi de harekete geçirmiş durumda. Özellikle virüs salgını konusunda erkenden uyarılarda bulunan ve bu nedenle polis tarafından sorgulanan Doktor Li Wenliang’ın virüs salgını ile mücadele ederken hayatını kaybetmesi Çin’de sosyal medya üzerinde büyük bir öfke seline dönüştü. Bu durum ülkede yaşanan halk sağlığı krizini Çin yönetimine yöneltebilecek bir dinamiği harekete geçirir mi bilinmez, fakat küresel hedefleri olan ve yükselen güç söylemi ile hareket eden bir yönetim için “güven aşındırıcı” bir rol oynayabilir.

Bir başka önemli husus da Çin’de virüs salgını üzerinden bölgeler arasında gelişen ayrıştırıcı gerilim. Çin’de son dönemlerde ulusal birliği tahkim eden milliyetçi bir damar belirirken, virüs salgını kapsamında alınan önlemler bir panik dalgası eşliğinde “biz ve öteki” ayrışmasını derinleştirerek toplumsal dayanışma duygusunu zayıflatabilir. Bu nedenle yönetimin önümüzdeki dönemde özellikle ulusal birlik meselesiyle ilgili daha yoğun hamleler yapması beklenebilir.

Çevrelemeden tecride, küresel rekabetin seyri

ABD ve Çin arasında kalıcı hale gelen rekabet ise virüs salgınının gölgesinde de olsa devam ediyor. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Çin Komünist Partisi’ni (ÇKP) “zamanımızın asıl tehdidi” şeklinde tanımlamasının ardından Savunma Bakanı Mark Esper’ın Rusya ve Çin’i “uluslararası düzeni ve kuralları yeniden yazmaya çalışan revizyonist güçler” olarak tanımlaması rekabetin hız kesmediğini gösteriyor.

Bütün bunlara ek olarak FBI Direktörü Christopher Wray’in Çin’i “ABD için en büyük adli tehdit” olarak tanımlaması ve Ticaret Bakanı Wilbur Ross’un, virüs salgınının Amerikalıların işlerini yeniden almalarını hızlandıracağını söylemesi, Pekin yönetiminde Çin’e yönelik bir tecrit söyleminin giderek güçlendiği hissiyatını oluşturması beklenebilir. ABD tarafında kristalize olan bu söylem, Çin’e yönelik “çevreleme iştiyakının” tecride varan bir yaklaşıma evrildiğine işaret edebilir.

Diğer yandan Çin’in ABD ile yakın zamanda imzaladığı “ilk aşama” anlaşması kapsamında verdiği taahhütlerle ilgili esneklik talep edebileceğini söylemek mümkün. Bu noktada Çin’in en azından tarifelerin bir kısmının kaldırılmasının da konu olabileceği bir müzakere sürecini talep etmesi olası, fakat ABD Başkanı Trump’ın danışmanı Peter Navarro’nun, koronavirüs salgını ekonomik büyümesine zarar verse bile ABD’nin Çin’e yönelik gümrük tarifelerini uygulamaya devam edeceğini özellikle vurgulamasını not etmek gerekiyor.

Sonuç olarak virüs salgını sadece Çin’i ilgilendiren bir sağlık tehdidi değil aynı zamanda küresel bir mesele. Bununla beraber salgın özellikle küresel ekonomi açısından ciddi sonuçları olabilecek bir potansiyele sahip. Dünyanın fabrikası olarak nitelendirilen Çin’in işlemediği ve küresel tedarik zincirlerinin bozulduğu bir senaryo ekonomik açıdan bu derece iç içe geçmiş bir küresel dünyada öngörülemeyen sonuçlara yol açabilir.

Bugün itibarıyla resmi rakamlara göre 40 binden fazla insanın enfekte olduğu ve binden fazla insanın hayatını kaybettiği virüs salgını yayılma belirtileri gösteriyor. Vakaların çoğunluğu Çin’de görülmekle beraber şu ana kadar 25 ülkede doğrulanmış vaka/vakalar mevcut.

Bu noktada Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) ve tüm ülkelerin küresel salgınlara karşı topyekûn bir mücadeleye hazır olması, salgının merkezine bakılmaksızın gereken önlemleri alması ve bu tarz aciliyet gerektiren sağlık meselelerinin stratejik ve ideolojik kaygılardan ayrıştırılması önem arz ediyor.

[ABD-Çin İlişkileri ve Çin’in Dış Politikası alanında çalışmalarını sürdüren Hüseyin KORKMAZ Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü Uluslararası Güvenlik Anabilim Dalında Doktora çalışmalarına devam ediyor]

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın