Analiz

Etiyopya’da kimsenin kazanamayacağı bu 'savaş' neden çıktı?

Etiyopya’da Tigray Halk Kurtuluş Cephesi her ne kadar Abiy Ahmed döneminde zayıflasa da, bugün bağımsızlık ilan etmek veya ülkeden ayrılmak yerine, EPRDF koalisyonunu aktif hale getirmenin ve eski gücüne yeniden kavuşmanın hayalini kuruyor.

Tufan Aktaş  | 18.11.2020 - Güncelleme : 18.11.2020
Etiyopya’da kimsenin kazanamayacağı bu 'savaş' neden çıktı? Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'daki Abebe Bikila Stadyumunda toplanan Etiyopyalılar, Federal Hükümet Güçleri'nin Tigray Halk Kurtuluş Cephesi'ne (TPLF) karşı verdikleri mücadeleyi desteklemişti. 17.11.2020 / Fotoğraf: Minasse Wondimu Hailu /AA

İstanbul

Dünya kamuoyunun ABD’deki seçim sonuçlarına kilitlendiği 4 Kasım günü Doğu Afrika’nın istikrarını uzun yıllar etkileyebilecek yeni bir çatışma baş gösterdi ve herkes Etiyopya’nın en eski ve etkili siyasi aktörüyle yakından tanışmak zorunda kaldı: Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF). Başbakan Abiy Ahmed önderliğindeki federal hükümet, ülkenin kuzeyindeki Tigray eyaletini yöneten TPLF’yi ulusal ordu mensuplarına saldırmakla suçladı ve TPLF yok olana kadar sürecek bir askerî operasyonu başlattıklarını duyurdu. Hedasi barajı (Büyük Rönesans barajı) krizi ve bazı Körfez ülkelerinin son yıllarda bölgedeki siyasi gelişmelere yönelik siyasi müdahaleleri nedeniyle, mevcut operasyon yabancı ülkelerin ülkeyi istikrarsızlaşma çabalarının bir parçasıymış gibi görülse de, tüm Etiyopya halkının da bildiği gibi, bu savaş on yıllardır süren bir iç gerilim ve siyasi kavganın son raundu.

2018’e kadar ülke siyasetinde açık şekilde hâkim güç olan TPLF’nin, şimdiye kadar adil bir seçim yapılmasına müsaade etmediği Etiyopya’da, bugün “demokrasi” diskuruna sığınarak kendini müdafaa etmesi halk nezdinde pek de karşılık bulmuyor.

Kısa da sürse, aylar da alsa ülkenin tüm kuzeyini yıllarca istikrarsızlaştıracağı şimdiden görülebilen mevcut askerî operasyon, TPLF’nin hem Eritre’yi hem de kuzeydeki diğer şehirleri füzelerle vurmasıyla bölgesel bir savaş halini almaya başladı. Başbakan Abiy Ahmed ülkede son iki yıldır hâkim olan etnik çatışma ve güvenlik sorununun müsebbibi olarak gösterdiği TPLF’yi yok ederek ülkenin refaha ve huzura ereceğini düşünürken, TPLF gayrimeşru olduğunu savunduğu Abiy Ahmed’in seçimleri yapmayarak ve hatta savaş çıkararak bir “diktatörlük” kurduğunu ileri sürüyor. Ne var ki 2018’e kadar ülke siyasetinde açık şekilde hâkim güç olan TPLF’nin, şimdiye kadar adil bir seçim yapılmasına müsaade etmediği Etiyopya’da, bugün “demokrasi” diskuruna sığınarak kendini müdafaa etmesi halk nezdinde pek de karşılık bulmuyor.

On binlerce kişinin şimdiden komşu Sudan’a göç ettiği ülkede, halkın şimdiden kaybetmeye başladığı bu savaşın, ülkeyi parçalayacak veya daha fazla kaosa sürükleyecek olması, neredeyse hiçbir yabancı gücün çıkarına olmadığı gibi, bazı noktalarda Mısır’ın dahi işine gelmeyecektir.

Hem TPLF hem de Addis Ababa hükümeti birbirlerini Mısır’la Hedasi barajının tamamlanmasını ertelemek üzere gizli bir anlaşma yapmak ve “vatan haini” olmakla suçluyor. Operasyonun uzaması halinde Sudan’ın ve Mısır’ın (TPLF’ye askerî ve maddî destek sağlamak gibi) bölgeyi bütünüyle savaşa sürükleyecek bir hamlede bulunması ise düşük de olsa olasılıklar arasında.

Etiyopya’ya yıllardır yatırımlarını sürdüren şirketlerinden ötürü, bu topraklardaki kaostan en fazla olumsuz etkilenecek ülkelerin Çin ve Türkiye olacağı net bir şekilde görülürken, sıcak çatışmaların Türkiye’nin Afrika açılımı sonrası en çok mesai harcadığı Afrika boynuzundaki dengeleri bozacağı kesin.

Bununla birlikte, iki haftası geride kalan operasyona dair bazı sorular halen kafaları karıştırmaya devam ediyor. Batı ve Körfez ülkelerinin açık desteğini alan Nobel Barış Ödüllü Abiy Ahmed, çeşitli araçlarla TPLF’yi ülke siyasetinden tamamen arındıramaz mıydı? TPLF’nin askerî gücü bilindiği halde, tüm kuzeyi istikrarsızlaştırma riski bulunan bu operasyonda neden acele edildi? Ülke siyasetinde ipleri yeniden ele alması zor olan TPLF, anayasal haklarını kullanarak uzlaşı ve sükûnetle bağımsızlık ilan etme ve kendini uluslararası kamuoyunda meşrulaştırma yoluna neden başvurmadı?

TPLF Etiyopya için ne anlama geliyor?

1975 yılında kurulan TPLF, komünist Derg rejimine karşı ülke topraklarında başlatılan direnişin en önemli aktörü. TPLF kendisiyle birlikte Eritre Halk Kurtuluş Cephesi, Etiyopya Halk Demokratik Hareketi, Afar Kurtuluş Cephesi, Batı Somali Kurtuluş Cephesi ve Oromo Kurtuluş Cephesi’nin rejime vurduğu darbeler sayesinde yeni bir ülkenin kurulmasına önderlik etti.

1991’e kadar süren Etiyopya iç savaşında Eritre Halk Kurtuluş Cephesi, en başından beri kendi hesabına ve bağımsızlık amacıyla savaşıyordu. O dönemde sıkı müttefiki olan TPLF ise bu bağımsızlık talebine ses çıkarmadı ve Eritre referandumla bağımsızlığını elde etti. Benzer bir talebe sahip Oromo Kurtuluş Cephesi (OLF) ise TPLF’in ağır askerî ve siyasi baskılarından ötürü bu amacına ulaşamadı. TPLF yıllar boyunca hem Etiyopya’nın kalkınması hem de dünyaya açılması için büyük bir mücadele verdi; ancak ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 60’ından fazlasını oluşturan Oromo ve Amharalar, yüzde 6’lık Tigrayların kurduğu azınlık tahakkümü karşısında hiçbir zaman hoşnut olmadı.

Adil ve demokratik bir seçimin neredeyse hiç görülmediği Etiyopya’da, TPLF’nin Oromo, Amhara ve Güney eyaletlerindeki partilerle kurduğu Etiyopya Halkları Devrimci Demokratik Cephesi (EPRDF) koalisyonu tüm seçimleri kazanarak iktidarda kalmayı başardı. Her seçimin ardından ülkede farklı bir siyasi grup ve silahlı direniş örgütü peyda olurken, muhalifler ise işkence ve sürgün arasında tercih yapmak zorunda kaldı. Yıllar içinde TPLF’ye yönelik öfke artık o kadar büyüdü ki EPRDF koalisyonu içindeki diğer üç parti sıkı bir ittifak yaparak TPLF’yi 2018’de oyun dışına itti. TPLF için şok etkisi meydana getiren bu durum, şüphesiz, ABD ve Almanya gibi Etiyopya iç siyasetinde nüfuzu bulunan bazı ülkelerin doğrudan müdahalesi olmasa gerçekleşemezdi.

Eski Başbakan Meles Zenawi’nin ölümünden sonra başbakanlık koltuğuna oturan yardımcısı Hailemariam Desalegn TPLF’nin kuklası olmakla suçlanırken 2018 başında görevinden istifa ettiğini duyurdu. Etnik kutuplaşmanın arttığı ülkede, EPRDF’in başına kimin geçeceğine ilişkin tartışmalar sürerken, ordu kökenli ve sonradan siyasete girmiş, annesi Hristiyan, babası Müslüman, kendisi hem Oromo kökenli hem de Protestan olan bir isim başbakanlık için aday olarak gösterildi: Abiy Ahmed. EPRDF içerisinden Abiy Ahmed’e yönelik tepki olsa da, istifa eden isim Desalegn ülkedeki muhalif gösterileri de öne sürerek Abiy Ahmed’in başbakanlığında ısrarcı oldu. TPLF her ne kadar Abiy Ahmed döneminde zayıflasa da, bugün bağımsızlık ilan etmek veya ülkeden ayrılmak yerine, EPRDF koalisyonunu aktif hale getirmenin ve ülkenin her köşesinde eski gücüne yeniden kavuşmanın hayalini kuruyor.

Bu savaşı kazanarak seçimlere girmek isteyen Ahmed, uzun yıllar ülkenin başında kalarak Doğu Afrika’nın yeniden şekillenmesinde önemli bir rol oynayabilir ya da aylarca son bulmayan operasyonun ardından, halktaki güvenini kaybederek koltuğu başkasına “zorla” ya da “kolaylıkla” bırakmak zorunda kalabilir.

Abiy Ahmed neyi amaçlıyor?

Göreve geldiğinde tüm muhalif siyasi gruplara, hatta terör örgütlerine dahi kucak açan ve bunlara af çıkaran Abiy Ahmed’in en başından bu yana kucaklamaktan kaçındığı tek grup TPLF’ydi. Ahmed Ginbot-7, Oromo Kurtuluş Cephesi ve Ogaden Ulusal Kurtuluş Cephesi’yle masaya oturarak bu grupları barışçıl bir siyasi mücadeleye ikna etti. Oromo Kurtuluş Cephesi son dönemde Ahmed’e yeniden bayrak açmış olsa da diğer muhalif gruplar TPLF’ye karşı şu an Ahmed’in yanında yer alıyor.

Başlattığı reformlarla ülkede bahar yelleri estiren Ahmed, liberal demokrasi ve serbest piyasa ekonomisine geçişi tamamlayarak güçlü eyaletlerin yerine merkezi yönetimin altında toplanmış, sınırlı hareket alanına sahip yerel yönetimler kurmayı hayal ediyor. EPRDF’yi lağvedip Ulusal Refah Partisi’ni kuran Ahmed, çok sayıda yerel çaplı partiyi şimdiden kendi çatısı altında toplamayı başardı. TPLF’nin kendilerinden güç bulduğu önemli isimleri devletin içinden temizleyerek bu grubun elini zayıflatan Ahmed, ülkenin farklı noktalarında sivilleri ve güvenlik güçlerini hedef alan saldırılardan TPLF’nin paralı askerlerini sorumlu tutuyor.

Ülkedeki güvenlik sorununu aşmadan seçime girmenin riskini anlayan Ahmed’in son hamlesinin genel seçimleri ertelemek olması bu yüzden şaşırtıcı olmamalı. Ahmed ülkenin geleceğiyle ilgili endişelerin giderek arttığı bir dönemde seçime girmektense, TPLF gibi ayrılıkçı unsurların olmadığı bir dönemde seçime girmeyi tercih etti. Bu savaşı kazanarak seçimlere girmek isteyen Ahmed, uzun yıllar ülkenin başında kalarak Doğu Afrika’nın yeniden şekillenmesinde önemli bir rol oynayabilir ya da aylarca son bulmayan operasyonun ardından, halktaki güvenini kaybederek koltuğu başkasına “zorla” ya da “kolaylıkla” bırakmak zorunda kalabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.