Dolar
32.31
Euro
34.91
Altın
2,207.36
ETH/USDT
3,581.00
BTC/USDT
70,965.00
BIST 100
9,062.75
Gündem

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Suriye'nin terör unsurlarından temizlenmesine kim karşı çıkabilir

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, "Suriye sahasının bütün terör unsurlarından temizlenmesi argümanına kim karşı çıkabilir? Karşı çıkan varsa o zaman başka bir hesap vardır." dedi.

24.01.2018 - Güncelleme : 24.01.2018
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Suriye'nin terör unsurlarından temizlenmesine kim karşı çıkabilir

ANKARA

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Türk Silahlı Kuvvetlerince (TSK), Suriye'nin kuzeybatısındaki Afrin bölgesinde yürütülen Zeytin Dalı Harekatı'na ilişkin, "Suriye sahasının bütün terör unsurlarından temizlenmesi argümanına kim karşı çıkabilir? Karşı çıkan varsa o zaman başka bir hesap vardır. O zaman biz de otururuz, o hesap üzerinden tekrar yeni değerlendirmeler yaparız." dedi.

Kalın, CNN Türk canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.

Rusya'nın Zeytin Dalı Harekatı'na nasıl destek verdiği sorusu üzerine, gizli bir pazarlığın bulunmadığını, "Afrin'i alın, İdlib'i verin" şeklinde bir şeyin söz konusu olmadığını belirten Kalın, "Bizim İdlib'te 12 tane gözlem noktası kurma kararımız, yaklaşık bir buçuk ay önce Astana Toplantıları'nda alınmış bir karardır, Afrin operasyonundan bağımsız olarak. Şu anda bizim silahlı kuvvetlerimiz orada 3 tane gözlem noktasını kurdu zaten." ifadesini kullandı.

Kalın, Türkiye'nin amacının İdlib'te terör unsurlarının elimine edilmesi, sivillerin güvence altında bulunması, insani yardımların ulaştırılması olduğunu bildirdi.

"Türkiye bu tür konularda doğru görüşler ortaya koyup doğru tezleri gündeme getirip, ağırlığını koyup, istediğini alamaz. Herhalde mutlaka bir şeyin tavizini vermiştir" gibi bir düşünce alışkanlığının var olduğunu belirten İbrahim Kalın, şunları kaydetti:

"Suriye, Irak, diğer bölge meselelerinde biz hiçbir zaman kibire, tekebbüre, kapılmadan gayet de mütevazi bir şekilde, ülkemizin ve bölgenin çıkarları için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Aklımızı kullanıyoruz, zihnimizi harekete geçiriyoruz, etrafımıza bakıyoruz, verileri topluyoruz. Burada da Suriye sahasının bütün terör unsurlarından temizlenmesi argümanına kim karşı çıkabilir? Karşı çıkan varsa o zaman başka bir hesap vardır. O zaman biz de otururuz, o hesap üzerinden tekrar yeni değerlendirmeler yaparız. Mesela ABD'nin PYD ve YPG'ye verdiği askeri desteği düşünün. Sayın Cumhurbaşkanımız bunu Obama döneminde defalarca söyledi. Obama yönetimiyle bunu bir buçuk yıl tartıştık, kavga ettik. Dedik ki 'Bunu yapmayın. Sizin illa PKK gibi bir örgütle çalışma mecburiyetiniz yok. Orada Hür Suriye Ordusu, Arap aşiretler, PKK'lı olmayan Kürtler, Türkmenler var. Gelin bunlarla birlikte yapalım.' Onlar ısrarla bunu kulak arkası ettiler, çeşitli bahanelerle 'Biz PYD ve YPG'yle çalışacağız.' dediler. Bunu da meşrulaştırmak için olmadık argümanlar geliştirdiler. Bir devlet açısından küçük düşürücü bir hale kendilerini düşürdüler."

"DEAŞ tehdidi ortadan kalktı, bu ilişkiyi niye bitirmiyorsunuz"

ABD'nin kendi resmi raporlarında PYD ve YPG'nin PKK'nın Suriye kolu olduğuna dair raporları kaldırdıklarını anımsatan Kalın, "PYD, YPG'nin PKK ile bir ilgisi yok" argümanını geliştirmeye çalıştıklarını ancak bununla kimseyi ikna edemediklerini, kendilerinin de ikna olmadıklarını aktardı.

ABD Kongresi'nde "PKK, YPG, PKK mı değil mi, terör olaylarına karıştı mı, karışmadı mı?" şeklindeki konuların konuşulduğuna işaret eden Kalın, "Birileri hala DEAŞ ile mücadele bahanesiyle, 'Bu terör yapılanmasına destek veriyoruz' diyorsa, bizim şu soruyu sormamız gayet meşru hale geliyor; 'DEAŞ tehdidi ortadan kalktı. Bir altı ay öncesine göre DEAŞ yok sahada. Siz bize dediniz ki 'DEAŞ bittiği zaman bizim PYD YPG ile ilişkimiz bitecek'. Şimdi biz gayet meşru bir şekilde diyoruz ki 'DEAŞ tehdidi ortadan kalktı, bu ilişkiyi hala niye bitirmiyorsunuz.'" ifadelerini kullandı.

ABD Savunma Bakanı Jim Mattis'in, Zeytin Dalı Operasyonu'nun DEAŞ ile mücadeleyi kötü etkilediğine ilişkin açıklamalarının hatırlatılması üzerine Kalın, bunun sahadaki gerçekleri yansıtmadığını belirterek, "Bu Amerikan kamuoyunu, batı kamuoyunu ikna etmek üzere inşa edilmiş bir argümandır. Sahadaki gerçeklelerle uzaktan yakından ilgisi yoktur." dedi.

"Lejyoner güç gibi mi kullanmak istiyorlar"

"Madem siz Suriye sahasında DEAŞ ile mücadelenin arzu edilen noktaya geldiğini söylüyorsunuz. Hala DEAŞ ile mücadeleyi nasıl zora sokuyor bu operasyon?" diye soran Kalın, şöyle devam etti:

"Demek ki başka bir şey var. Bu kadar yatırım yaptılar PYD ve YPG'ye. Çok kolay kendilerini bu işin içinden çıkartamayacaklar. Suriye Demokratik Güçleri adı altında bir isim icat ederek, bunu kamufle etmeye çalıştılar, sonra kendileri itiraf ettiler. Biz sahada olup biteni biliyoruz. Bunun böyle olmadığını biliyoruz. Orta, uzun vadede orada PKK/PYD/YPG yapılanmasını daha da derinleştirip, bunu lejyoner güç gibi mi kullanmak istiyorlar, bu soruyu sormak lazım."

Vekalet savaşları döneminde ülkelerin bu tür örgütleri kullandığını anlatan Kalın, batılı ülkelerin terörle mücadele konseptinde hata olduğunu, "Bana saldırmayan terör örgütü, terör örgütü değildir." dediğini kaydetti.

Kalın, "PKK, sizin bir müttefikinize saldırıyor. Bir müttefikinizin, terör meselesiyle uğraşması, bundan dolayı can kaybına uğraması, birçok imkanını, kaynağını, milli servetini buna harcaması sizin için iyi bir şey mi?" sorusunu yöneltti.

"Bu yönde bir niyetleri olsa bu bir günlük iştir"

PYD ve YPG'nin terör örgütü olarak algılanmaması konusunda Türkiye'nin bir diplomatik eksikliği olup olmadığı yönünde bir soru üzerine Kalın, "Bu konuyu Avrupa ve ABD nezdinde sürekli gündeme getirdik ve getirmeye de devam ediyoruz. Bu yönde bir irade ortaya koymaları için bizim üzerimize düşen görevler var. Ama gerçekten bu yönde bir niyetleri olsa bu bir günlük iştir." yanıtını verdi.

Bunların hükümetlerin tasarrufunda olan şeyler olduğunu kaydeden Kalın, "Şu anda Ortadoğu'da bir vekaletler savaşı döneminden geçiyoruz. Batılı devletler, bu vekaletler savaşında 'Maksimum faydayı nasıl elde ederiz' diye... İran, Esed rejimini madem destekliyor. Şam ve Suriye'nin batı kısmında alan hakimiyeti sağlamış durumda. Buna karşı 'Biz dengeleyici bir güç olarak Fırat'ın doğusunda PYD YPG üzerinden var olmaya devam edelim' diyorlar." ifadelerini kullandı.

"PYD ve YPG Suriye Kürtlerini temsil etmez"

Türklerin ve Kürtlerin kaderinin ortak, geçmişleri gibi geleceklerinin de ortak olduğunu vurgulayan Kalın, Suriye Kürtlerinin hakları meselesini ilk defa gündeme getiren kişinin Recep Tayyip Erdoğan olduğunu hatırlattı.

Irak Kürtlerinin değişmeyen dostunun Türkiye olduğunu vurgulayan İbrahim Kalın, referandum hatasına kadar Türkiye'nin her zaman Irak Kürtlerinin geleceği için elinden geleni yaptığını bildirdi.

Türkiye'nin İran Kürtleri'ne karşı hiçbir zaman olumsuz bir tavrının bulunmadığını anlatan Kalın, "Türkiye'ye gelelim. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Kürtler, kendilerini 20 yıl önce daha müreffeh, özgür, güvende hissediyorlar, yoksa bugün mü?" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu meselenin çözümü için siyasi hayatını ortaya koyduğunu belirten Kalın, onun sayesinde bu ülkede Kürtçe konuşulabildiğini, Kürtçe yayın yapılabildiğini, Kürt kimliğiyle hayatın her alanında var olabildiğini kaydetti.

"Nasıl Türkiye'de PKK, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Kürtleri temsil etmiyorsa, Suriye'de de PYD ve YPG Suriye Kürtleri'ni temsil etmez." diyen Kalın, PKK'nın Marksist Leninist ideolojisine ve terör geçmişine onay vermeyen onbinlerce Kürt bulunduğunu ifade etti.

"PKK yanlısı batılılar için PKK'lı olmayan bir Kürt, Kürt değil"

Suriye'deki Kürt örgütlerinin, derneklerinin, vakıflarının, medya kuruluşlarının PKK'nın zulmüne uğradığını anlatan Kalın, PKK'nın tipik örgüt içi infaz, muhalifleri ortadan kaldırma taktiklerinin aynısını Suriye'de de uyguladıklarını belirtti.

PKK'nın "Suriye Kürtleri'nin tek temsilcisi biziz"i dünyaya pazarlamaya çalıştıklarını kaydeden Kalın, "Benim anlamakta zorlandığım, aslında anladığım ama üzüntü duyduğum hadise şu. Belki söyleyeceğim biraz ağır olacak ama PKK yanlısı batılılar için PKK'lı olmayan bir Kürt Kürt değil. Suriye'de de PKK, PYD, YPG politikası dışında bir dünya tasavvur edemeyenler için de YPG'li, PYD'li olmayan bir Kürt Kürt değil." değerlendirmesinde bulundu.

"Bunu PYD reddetti"

Suriye Kürt Ulusal Konseyi'nin, PYD/YPG zulmünden kurtulur kurtulmaz görünür hale geleceklerini bildiren Kalın, bunların bu toprakların insanı olduğunu aktardı.

Barzani'nin peşmergelerini Kobani'ye geçirdiklerini, Özgür Suriye Ordusu'nu da güneyden oraya geçirmek suretiyle DEAŞ'a karşı bir hat oluşturmak istediklerini anımsatan Kalın, "Bunu PYD reddetti. 'Biz sizden destek istemiyoruz. Bize sadece silah verin.' dediler. Kobani sembolizmi üzerinden bir siyaset dizayn edildi." diye konuştu.

Kobani kelimesinin "company" kelimesinden bozularak gelmiş bir kelime olduğuna işaret eden Kalın, asıl isminin Tel Abyad olduğunu vurguladı.

Demografiyi ve siyasi güç dengelerini dönüştürerek, bir fiili durum oluşturuşmaya çalışıldığını kaydeden Kalın, DEAŞ'e karşı en etkili mücadeleyi vermiş bir örgüt olarak uluslararası meşruiyet kazandırıldığını bildirdi.

"Bu Trump döneminde resmileşti"

ABD'de Barack Obama yönetiminin bu konuda çok görüş değiştirdiğini belirten Kalın, "Obama, bir türlü bir karar verip 'evet şunu yapacağız' diyemedi ta ki gidene kadar." dedi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın "Anti Obama" seçim kampanyasıyla işbaşına geldiğine değinen Kalın, "Tevarüs edip uyguladığı bir Obama politikası da PYD ve YPG'ye verilen destek. Bu Trump döneminde resmileşti." ifadelerini kullandı.

"Amerikalıların, PYD ve YPG'ye verdiği askeri destek, eğitim ve propoganda desteği olmasaydı, PYD/YPG DEAŞ'a karşı en etkili mücadele veren örgüt olmazdı. Bu destek, bir başka gruba verilseydi, onlar DEAŞ'a karşı en etkili mücadele eden grup olurdu." diyen Kalın, bu desteği görmedikleri halde Özgür Suriye Ordusu'ndan, Türkmenler'den, Araplar'dan DEAŞ'a karşı mücadele etmiş ve hayatını kaybetmiş birçok insan bulunduğunu kaydetti.

Teklif, Trump'tan geldi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün ABD Başkanı Donald Trump'la telefonda yapacağı görüşme için teklifin kimden geldiğinin sorulması üzerine Kalın, "Trump'tan geldi." yanıtını verdi.

İki ülke yetkilileri arasındaki görüşme trafiğinin devam ettiğini aktaran Kalın, "Bizim düzeyimizde bunlar konuşulur, stratejik önemi olan konulardır. Ama nihai olarak liderlerin karara bağlayıp, bir talimat, strateji haline getireceği konular vardır. Oralarda liderler devreye girer." dedi. 

"Amerikan yönetiminden beklentimiz, YPG ve PYD'ye verdiği desteği tamamen sonlandırmasıdır"

ABD'nin, "Suriye'nin Kuzeydoğusundaki PYD-YPG'liler Afrin'e giderlerse desteğimizi kaybederler" açıklaması hatırlatılarak, "Bu acaba yarınki görüşmenin alt yapısı mıdır? Yarın Trump'ın size yeniden garanti vermesini bekliyor musunuz?" sorusu üzerine Kalın, garantinin sadece sözle olamayacağını söyledi.

Kalın, daha önce de Türkiye'ye "Münbiç civarından PYD ve YPG'nin çıkacağına" dair ve başka konularda da pek çok defa sözlerin verildiğini hatırlatarak, "Hiçbiri yapılmadı. Amerikan yönetiminden bizim beklentimiz, YPG ve PYD'ye verdiği desteği tamamen sonlandırmasıdır. En somut garanti budur, sahada atılması gereken adım da budur." ifadesini kullandı.

ABD Başkanı Donald Trump'ın, 24 Kasım 2017'de yaptığı telefon görüşmesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a dile getirdiği, "DEAŞ tehdidi ortadan kalktığı zaman PYD ve YPG'ye vereceğimiz desteği bitireceğiz" sözlerini anımsatan Kalın, bunun üzerinden iki ayın geçtiğine ve sahada değişen bir şeyin bulunmadığına dikkati çekti.

Kalın, "Bizim beklentimiz aslında çok temel, basit, açık, net ve somut bir beklentidir. O da YPG ve PYD'ye verilen desteğin artık sona erdirilmesi. Bu sağlandığı zaman biz, 'O zaman bu bizim için bir güvencedir, garantidir. O zaman gelin Suriye'nin bu gününü, yarınını, Suriye halkının menfaatine olacak şekilde, konuşalım.' deriz." diye konuştu. 

"Güvenliği kendi imkanlarımızla sağlamaya devam ederiz"

Trump'ın, Erdoğan ile yapacağı telefon görüşmesinde, "Sizi çok seviyorum ama maalesef bu desteği kaldıramayız. Bizim için tek geçerli güç onlardır. Çünkü ÖSO'ya güvenmiyoruz" demesi durumunda Türkiye'nin cevabının ne olacağına yönelik soruya Kalın, şu yanıtı verdi:

"Bunun cevabını Sayın Cumhurbaşkanımız aslında defalarca verdi. 'Biz kendi göbeğimizi kendimiz keseriz, kesmeye devam ederiz'. Zeytin Dalı Operasyonu'nda olduğu gibi Afrin bölgesi, diğer sınır bölgelerinde güvenliği kendimiz kendi imkanlarımızla sağlamaya devam ederiz. Yani bir PYD-YPG gibi terör yapılanması yüzünden siz, iki NATO müttefikini nasıl karşı karşıya getirirsiniz?"

Kalın, teröre bulaşmamış diğer gruplarla Suriye sahasının bütün terör unsurlarından temizlenmesi gerektiğinin altını çizerek, "Ama siz kalkıp bir Amerikan bayrağını çekip, altında YPG-PYD'lileri koruyacağınızı zannediyorsanız, bu bir yere kadar tolere edilebilir. Bizim kendi ulusal güvenliğimiz söz konusu olduğunda, Türkiye kendi imkan ve kabiliyetleriyle üzerindeki sorumluluğu yerine getirir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını ve sınırlarını korumak bizim sorumluluğumuzdur. Bunun için de biz kimseden icazet almayız." diye konuştu.

"Umarız Suriye sahasının diğer alanlarında da uygularlar"

Kalın, "PYD ve YPG'liler Afrin'e giderlerse desteğimizi kaybederler" mesajının nasıl yorumladığının sorulması üzerine de "Bu kendi başına alındığında ve izole edildiğinde olumlu bir mesajdır. Bizim sahadaki operasyon sürecimizi doğrudan etkileyen bir mahiyette değil. Umarız bunu Suriye sahasının diğer alanlarında da uygularlar." dedi.

"Amerika geri adım atmazsa TSK Münbiç'te Amerikan askerleriyle karşı karşıya gelme riskini almaya hazır mı?" sorusuna Kalın, "İşin o noktaya gelmemesi için elimizden gelen gayreti şu ana kadar gösterdik, göstermeye de devam edeceğiz. Bizim böyle bir niyetimiz yok. Ama Türkiye'nin ulusal güvenliği, Suriye'nin toprak bütünlüğü söz konusu olduğunda atılması gereken adımlar da atılır." cevabını verdi.

"Terör örgütü, Kürtlerin kaderini belirleyebilecek konuma gelemez"

Kalın, "Kandil ya da Sincar'a yönelik bir operasyona girerseniz, daha farklı ne yapılabilir ki örgüt tamamıyla yok olsun?" sorusuna, örgüte karşı son derece kararlı bir mücadele verildiğini vurguladı.

Sınır ötesi operasyonlarda da bu kararlılık devam ettiği müddetçe, bölge konjonktürüyle beraber bu neticenin alınabileceğine inandıklarını belirten Kalın, "Bizim beklentimiz komşularımızın, müttefiklerimizin bu meselenin aciliyetini kavrayarak gerekli adımları atmalarıdır." diye konuştu.

Kalın, "Bu operasyonlar biter, YPG silah bırakır ya da Kürtler bu operasyondan sonra silahsızlanırsa yeniden bir diyalog süreci başlar' anlamını çıkarabilir miyiz?" sorusuna ise şu cevabı verdi:

"Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Kürtlerle ilgili yazılan senaryoların neredeyse tamamı bu toprakların dışında yazılıyor. PKK veya bir başka terör örgütü gelip, Kürtlerin kaderini belirleyebilecek bir konuma asla gelemez bu coğrafyada. Buna ne Kürtler, ne Türkler, ne bu Anadolu topraklarının irfanı, tarihi, vicdanı izin verir. Birilerinin gelip, 'Türkiye, Kürtlerin haklarını tanımıyor, Kürtlerin kazanımlarından rahatsız' propagandasına kusura bakmasınlar prim vermemizi kimse beklemesin."

"Afrin için de bizim önerdiğimiz bu"

"Güvenlikli bölgede kim olacak? TSK mı yoksa ÖSO mu olacak? ÖSO olacaksa ÖSO'ya nasıl güveniyorsunuz? Çünkü ÖSO denilen yapı içinde radikal örgütleri barındırıyor. Bu konuda endişelerini dile getirenlere ne diyeceksiniz?" sorusuna yanıt veren Kalın, şunları söyledi:

"Güvenli bölge, uçuşa yasak bölge konusunu Cumhurbaşkanımız yaklaşık 3-3,5 yıl önce dile getirmeye başladı. O zaman kapsam alanı olarak düşündüğümüz yer tabii ki bu Cerablus, Aziz yani Fırat'ın hem doğusu hem de batısı, o bölgeydi. Uluslararası toplum buna destek vermedi, bunun önemini kavramadı. Neticede binlerce insan hayatını kaybetti. Biz o zaman da çok söyledik. O bölgede bu dediğimiz hat üzerinde güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge kurulsaydı belki binlerce insanın hayatı kurtulacaktı. Bu olmadı. Biz o zaman dedik ki 'Biz kendimiz Fırat Kalkanı Harekatı ile bu operasyonu yapalım.' Yaptık. Orayı bir güvenlikli bölge haline getirdik. 'Güvenli bölge' demiyorum çünkü teknik, hukuki manada güvenli bölge ilan edilebilmesi için bir BMGK kararı gerekiyor. Oranın havadan korunması gerekiyor ama biz fiilen orayı bir güvenlikli bölge haline getirdik. Yani orada yaşayan insanlar için emniyette oldukları bir yer haline getirdik. Afrin için de bizim önerdiğimiz bu.

Teknik manada, hukuki anlamda BM kararı gerektirecek, 'no fly zone' vesaire kurulmasını gerektirecek bir bölgeden ziyade hem oranın halkının hem de bizim sınırda Hatay, Kilis vesaire hattındaki vatandaşlarımızın kendilerini güvende, emniyette hissedeceği bir bölgeden, bir alandan bahsediyoruz. Şimdi Sayın Tillerson'ın bugün yaptığı açıklama bu yönde verilmiş olumlu bir mesaj olarak görülebilir ama detaylarını görmemiz lazım. Kastettiği tam olarak nedir? 'Türkiye ile birlikte çalışabiliriz' diyor. Tamam, buna da bir itirazımız yok. Bu çalışmanın parametreleri ne olacak? Bunları bir görmemiz lazım."

Kalın, "Sizin talebiniz nedir? Ne olması gerekir?" sorusuna, "Daha önce de söyledik, PYD/YPG'ye verdikleri desteği sona erdirmeleri ve bu örgüte verdikleri silahları geri almaları gerekir ama eş zamanlı olarak bu müzakereler devam ederken Zeytin Dalı Operasyonu da planlandığı şekilde, kararlılıkla devam edecek." yanıtını verdi.

Muhabirler: Aynur Ekiz, İlkay Güder

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.